Menton Garavan(FR) to San Remo(IT)
Menton, uzun bir bekleyiş ve Jeanneau Firması’nın sorumsuzlukları ve portakal suyu satarmış gibi lakayit davranışının sonuçlarını tamirle geçti. Üretimin savsaklanması ve seyir fenerleri gibi en önemli fonksiyonların çalışmaması, listede olduğunu düşündüğüm halde, olmadığı iddia edilen elektronik seyir desteklerinden birinin tekneye monte edilmemiş olmasının sinirini bastırmakla geçti. Hiç farları yanmayan bir araba, gece kullanılabilir mi? Hiç seyir fenerleri yanmayan deniz aracı, gece seyri yapabilir mi? Piyanoların vidaları sıkılmadığı veya izolasyonun tam olarak yapılmaması nedeniyle, yatağının üzerine yağmur damlaları gelebilir mi? Yani teknenin çatısı akıtabilir mi? Gece teknenin üzerine çıkıp, takım sandığı ile piyanoların gevşek vidalarını sıkmak da işin parçasıymış anlaşılan :) Aslında daha bir çok eksiklik ve pazarlamadaki ve teslimdeki lakayitlikten söz edilebilir ama geçelim şimdilik. Bugünler geri gelmez, işin zevkine bakalım. “Sonra hallederiz!” diyelim...
Menton’dan sıkılmıştım artık. Ve hava çok da davetkar olmamasına rağmen, Menton’dan Imperia (IT) için ayrıldık. Dalgaların 2-2.5 m’ye çıkması ile Mr.Sparrow’un elinden geleni yapmasına rağmen, San Remo’ya girme kararı aldık. Bir önceki marinanın girişi çok tehlikeli ve dar geldi bana... Batıdan esen rüzgar da girişi zorlaştıracaktı. Bu riski almaktansa, San Remo daha uygun geldi. Bir saat daha dalgaların bizle oynayışına katlanacaktık tabi... Marina’lara girmeden önce fiyatı araştırıp, yer rezervasyonu yapmak gerekse de, rezervasyonsuz ve fiyatı çok da takmadan rotayı “Şarkı Yarışması” ile özdeşleştirdiğimiz şehre çevirdik. VHF’den yaptığım İngilizce anonsa, bir İtalya’nın İngilizce ve anında yanıt vermesi ise acayip sevindirdi tabi. Yer varmış ve girdik içeri... Tabi her liman süt misali, dışarı ile ilgisi yok sakinliğin. İyi korunan bu limanda 3 gün kalacaktık. En azından artık Menton ve onun negatif enerjisinden, Fransız Liman görevlilerin ukala ve moronik davranışlarından kurtulmuş, İtalyan gülümsemesi ve canlılığına kavuşmuştuk. Korktuğum gibi değildi marina fiyatı. Hatta ucuzdu baya. Burda mı kalsam ne?:) Marina’da gayet lüks bir yat bağlıydı, tam bir kaç tekne ötede... Amerikan Bayraklı olmasına rağmen, bizim gibi iskele tarafına Türk Bayrağı ve altına da Fenerbahçe Bayrağı çekilmişti. “Merhaba!” demeyi bu kadar ister mi insan:) ? Biz Türkler’in kendi vatandaşlarına yurt dışındaki klasik ilgisi, benim de karakterimin bir parçası tabi... Evrakları alıp, marina yönetimine yönlenirken, yatın dışında bulunan Türk olduğunu yüzünden okuduğum (kan çekti tabi) genç arkadaşa “Merhaba!” dedim... Kısa bir muhabbetten sonra, tekne malzemeleri satan dükkana beraberaber gitmeye karar verdik. Ve tabi sonra bize San Remo Turu attırdı sağolsun... Güler yüzü, destekleri ve teknede hala var olan ve hiç bitmeyecek olan ufak tefek eksiklik ve tamirat ve değişiklik ihtiyaçlarında pratik zekası ile çok yardımı oldu. Ayçiçeği yiyerek Türkçe Muhabbet’in dibine vuruşumuz ise anlatılamaz... Sağolasın Uğur...
San Remo’da, daha önce de söylediğim gibi yağmur var... Hem de bitmeyecekmiş gibi ama hava durumu ertesi gün, Cumartesi’nin (02.10.2015) iyi olacağını söylüyor. Dalgalar da daha arkadaşça olacak. Rüzgar bizden yana... Deniz, “tamam” dedikten sonra, yapacak tek şey, denizin izni ile bu çağrıya uymak... İlk uzun bir seyir olacak... “Orada” görüşürüz yine...
02.10.2015
Comments