Korfu - (Parga-Preveze) - Lefkas
Korfu’dan pek de ayrılmak istemedim... Gerçi bir çok yerden ayrılmak istemeden ayrıldığımı da itiraf edeyim. Bu da benim mekanlarla ilgili maymun iştahım. Her yerin bir başka ruhu-kişiliği var ve onunla tanışınca, aynı muhabbete doyamadığın insanlardan ayrılmak gibi geliyor. Hele bir çoğuyla artık bir daha buluşamayacağını düşünmek de bu isteksiz ayrılışı daha da zorlaştırıyıor. ama hayat böyle, en sevdiklerimizden de, ister-istemez ayrılmadık mı. Hatta hiç bir daha görmemecesine “Elveda!” demedik mi veya diyemeden sıkıca tuttuğumuz ellerini bir daha tekrar tutamamacasına bırakmak zorunda kalmadık mı! Ayrılıklar zooooor!... “Yaradan kimseyi sevdiklerinden ayırmasın!” derken, mantık “Uzuuun yıllar mutlu beraber yaşatsın!” diye düzeltiyor sessizce...Korfu’dan saat 05:00’de daha güneş doğmadan ayrıldım. Sabah ayrılmak daha iyi, erkenden... Gün ışıyana kadar bildiğin kadar yol alıp, gerisini gün ışığında kat ediyorsun. Önce Parga ve Preveze’ye uğramak istemiştim ama zaman az ve hava bozacak. Bu nedenle uzaktan seyrederek gitmekle yetinmek zorunda kaldım. Parga büyük bir yer değil zaten. Preveze ise girişi biraz zor ama biz ne zorlar başardık değil mi “Serçe!” :)? Siz hiç bir tekne ile muhabbet ettiniz mi? Benim sırlarımı çok iyi biliyor ve ağzını kimseye açmıyor bizimkisi. O kadar alıştım ki, bu yolculuk bitmesin istiyorum ama ne yazık ki zorunluluklar var önümüzde...
Bazı dostlar soruyor “Sen parayı nereden buluyorsun!?” diye... Ben de yanıtlıyorum; Bu farklı seçimlerin sonucu ve tabi farklı mecburiyetler ve sorumluluklara sahip olmanın... Örneğin bizim Mr.Sparrow, bir çoğumuzun satın aldığı bir evden daha ucuz. Bakımı ise bizim bir çoğumuzun arabası, arabasının park ücreti, bakım ve sigorta ücretlerinden daha ucuzdur herhalde... Benim arabam yok mesela. 20 yıllık iş hayatında belki bir şeyler biriktirebilmiş olmak da var. Gerisi çok özele giriyor ama özetle, bir çoğumuzun yaşam tarzı seçiminden daha pahalı değil böyle bir tekne sahibi olmak. Sadece yolculuk sırasında, o da bağlı olduğun marinadan uzaklara gidiyorsan biraz daha fazla harcıyorsun. Bu nedenle, herkes “En iyi tekne, arkadaşının teknesidir!” der ama neyse bunu konuşuruz :)Neyse biz Korfu’dan ayrılışımız ve yolculuğumuza geri dönersek... Yanımdan gelen geçen hızlı feribotların bir görünüp, bir gözden kayboluşunu seyredince, bizim ilerleyişimiz kaplumbağa misali geliyor. Yalkenlilerin motorları sadece yanaşmak ve ayrılmak için düşünülmüş aslında. Yani, yol almak için pek uygun ve hızlı değiller. Uygun bir rüzgarda, daha hızlı yol alınabiliyor. Motorla 5 knot gibi bir sürat yaparken, yelkenle bunun bir hayli üzerine çıkılabiliyor. Ayrıca yelkenle tekne daha bir stabil oluyor. Daha az sarsıyor, daha az baş vuruyor veya hatta vurmuyor... Daha az yalpalıyor veya yalpalamıyor...Parga’yı uzaktan gördüm ve Preveze’yi... Tüm tarihi bilgimi gözden geçirdim. Sonra hüzünlendim Preveze için. Tüm cümle alemin bir araya gelip de bizimkilere girişlerini... Ne olursa olsun Osmanlı da bizim tarihimiz ve Osmanlı’da bizim bugünümüzü hazırlayan ve Atatürk’ü yetiştiren ve uzun bir dönem dünyaya hükmeden bir ülke idi... Hatırası önünde her şeye rağmen eğiliyorum...
Sonra gittikçe Levkas Kanalı’na yaklaşmaya başladık. Daha önce söylemiştim, denizde görünen “yakınlıklar”, sanıldığı kadar yakın olmuyorlar... Zaman alıyor... Kanala yaklaştıkça, daha bir sabırsızlanıyordum. İlk kanal geçişimiz olacaktı Mr. Sparrow ile. Dar, sığ, başka teknelerin de bekliyor olması, bazılarının ters yönde kanaldan çıkacak olması gibi konuları düşünüyordum. Sonra yüzer köprünün açılması için köprücü başına nasıl bir işaret yapacağımı falan... Derken girişe geldik, kanalı derinleştirmek için çalışıyorlar, daha bir ıslah etmek için. Çünkü daima kum yığılması oluyor ve derinlikler değişebiliyor. Yapacaklar ama... Çalışıyorlar...Bekle, bekle, bekle ve sonunda hava kararmaya başladı. Ve birden köprü ortasındaki eksen etrafında dönmeye başladı. Sadece biz vardık ve bu hareket Mr.Sparrow içindi 📷:) Ve biz de ağır ağır geçtik içeri köprünün açılan kısmından. Yine kanal ve marina etiği olduğu üzere, yavaş yavaş ilerledik... Gece gözü ile pek de karanlık değildi, ışıklandırma yeterliydi. Ve sonra kanalın tam ortasında Lefkas Marina. Türkler (D-Marin)’in işlettiği bir marina. Yunanistan’da bir çok Türk İşletmecisi olan marina var. Bunlardan biri de hedefimiz Midilli Setur Marina. Anonsumuza yanıt geldi ve yaşlı bir adam olan görevli Kirye Vasilis bizi karşıladı ve yerimize doğru önümüzden ilerledi. Sonra yanaşmamıza, halatlarımızı bağlamamıza yardım etti. Yalnız olmanın da böylece teknik bir zorluğu kalmıyor. Zaten önceden gelen Arjantinli Bayan ile İngiliz Çocuk da fazla bir performans göstermemişlerdi. Hatta Arjantinli bayan fazla olumsuz enerji doluydu, ‘olmaz, yapamayız, şöyle güvenlik, böyle güvenlik, yok yok, ahha ah”.. Abicim Arjantin ne taraftaydı? Have nice travel back home to Argentina!!!
Şimdi Lefkas’ı keşfediyorum. Sevdim burayı da :) “Maymun iştahlı!” mi dediniz :)! Sorun sevmek olsun be dostum!
30.10.2015
コメント